Yaşınız 40'lara gelince ve yeterince tecrübelenip hayatınıza dışardan objektif biri olarak bakınca, hayatınızda olmayan şeyler hakkında düşüneceğiniz şeylerden biri de; hak etttiğinizi düşündüğünüz ama sahip olamadığınız şeyler konusunda, aslında kabahati dışarda arayan değil kendinizde arayan olmanız gerektiğidir.
Bunu anlamak kolay bir süreç değil tabii ki, çok uzun sürelerde çok şey yaşayıp yarı istikrarlı bir hayat içinde istekleriniz konusunda bir çok deneme yapıp ve kendinize karşı samimi olmaya çalışan biri olmanız gerektiriyor.
Zamanla öğrendiğiniz veya kendinize itiraf ettiğiniz şey, sahip olmak istediğiniz şey hakkında ne kadar kalifiye olduğunuzdur. Yani çok sevilmeyi istiyorsanız, önce ne kadar sevmeyi öğrenip öğrenmediğiniz önemli; kaç kere aldatıldığınız veya kaç sevgilinizin olduğu önemli değil. Gerçekten sevgiye sevmeye dair şeylerle kendiniz besleyip beslemediğinizdir.
Böyle bakınca anlıyorsunuzki sahip olmak istediğiniz tüm o maddi ve manevi şeyler için önce uzun bir süreç içinde samimice hayatınızda çok çaba göstererek veya bedeller ödeyerek öğrenmelisiniz. Örneğin cesur biri olmak istiyorsanız, cesaretin ne tür hayati bir şey olabildiğini ve hangi durumlarda kullanılan bir şey olduğunu öğrenmeniz gerekir. Ayağınıza ip bağlayarak köprüden aşağı atlamak gibi bir cesareti öğrenmekten veya sevmeyi öğrenmek için birine yakışıklı veya güzel birine delice aşık olup onun için her türlü rasyonel olmayan şeyi yapmak anlamında sevmeyi öğrenmekten bahsetmiyoruz.
Burda bahsettiğimiz şey, gençlikten yetişkiliğe ve ordan yaşlığa doğru insan olarak ilerleyiş ve gelişim olarak, insanın olgunlşaması yolundaki sevmeyi ve cesareti öğrenmek. İç güdüsel bir şey değil. Çünkü doğuştan itibaren bizler de hayvanların bir başka formu gibiyiz ve maalesef öğrenerek vey etkisinde kalarak çok kötü hayvan yetiştirmek gibi kötü insanlar da olabiliyoruz. Doğuştan gelen ve çevreden aldığımız iyi şeyleri ve meyilli olduğumuz iyi şeyleri kendimiz başarmış gibi sahipleniyor ve bununla övünüyoruz. Oysa herkes belirli iyi yönlerle doğar ve çevre içinde bunları çaba göstermeden de alır.
Bir korkak olarak büyüyüp sonradan cesur olmayı öğrenmek asıl önemli olan, ya da nefretin verildiği öğretildiği bir aile ve çevrede sevmeyi kendi kendine öğrenmekten bahsediyoruz
Böyle bakınca insanın hayatı boyunca öğreneceği şeyler çok sınırlı aslında ve bunlar arasında başarabildiğini öğrendiğini ancak insan hayattan isteyebilir. O zaman kibir ve kıskançlıktan da ortadan kalkar; çünkü hayatta her şeyi öğrenmek pek mümkün değil. Herkes kendi sınırları yetenekleri içinde haddini bilir ve emek verdiği öğrendiği manevi maddi şeylere sahip olabileceğini düşünür.
Fakirken cömertliği öğrenmek zordur çünkü kıtkanaat geçinirken başkalarına kolayca elinde olanı vermek kolay değildir. Ya da çok kazanıp zenginken cömert olmayı öğrenmek kolay değil. Çünkü kazanırken çaba gösterip bedel ödediğini insan başkasına vermek istemez. Ya da kibirli biri iken empati kurmayı öğrenme zordur. Çünkü aileden gelen bir kibirle büyümüseniz başkalarının halini umursamaz olur anlamak istemezsiniz.
Gördüğünüz gibi aslında hayat baştan sona iyi ve güzel olanı önce iyice öğrenme ve öğrendiğin şeye sahip olmak üzerine kurulu. İyi bri insan olmayı öğreneret ve öğreterek iyi bir insan olmak veya dürüstçe para kazanmayı öğrenerek çok parak kazanmak zengin olmak. Erdemli olan bu. Sahtekarca zengin olmak, sahtekarca zengin olmayı öğrenmeyi gerektirir önce. Bunu öğrenemeye ve uygulamaya değer mi?
Biri tarafından çok sevilmek için de...
O zaman neden öğrenmediğimiz şeylere sahip olmamaktan şikayet ediyoruz.
Aslında zaman da kısa değil, 30-40-50-60-70-80-90-100 yaş...
Sağlıklı uzun yaşamayı öğrenmek veya yaşamı kısaltacak erken ölmeyi de öğrenmek elimizde çoğu zaman; salgınlar ve savaşlar da ölme dışında...
Sonuç olarak, yaşamı ve zamanı sahip olabileceğimiz şeyleri elde edecek öğrenilecek şeyleri öğrenmemek için harcıyoruz yaşarken
Sonra öğrenmediğimiz şeylere sahip olmadığımızdan şikayet edip, isyan edip kötü insan olmaya bile karar verebiliyoruz.
Ne acı değil mi?
Öğrenecek o kadar çok şey var ki.
Ve biz aslında yolun başındaymışız...
0 yorum:
Yorum Gönder